Gazze’de devam eden soykırım, modern savaşın yeni yüzünü gözler önüne seriyor. Biyometrik gözetim sistemleri ve insansız hava araçları (İHA) bu savaşın temel araçları haline gelirken, uluslararası hukuk ve etik sınırlar yeniden sorgulanıyor. Bu makalede, uluslararası hukukun sınırlarını zorlayan bu teknolojilerin savaş alanındaki rolü ve gelecekteki olası etkileri detaylandırılacaktır.
Gelişen Savaş Stratejileri ve Bireyselleştirilmiş Savaş
Khalil Dewan: On beş yıldan fazla süredir Terörle Mücadele ve drone teknolojileri üzerine araştırmalar yapıyorum. Batılı güçlerin dronları, çeşitli stratejik amaçlar doğrultusunda kullanıyorlar. Bu teknolojiler, geleneksel savaş biçiminden farklı olarak, savaşın bireysel düzeye indirgenmesine olanak tanıyor. Artık devletler, sadece devlet veya örgütleri değil, bireyleri de hedef alıyorlar; bu da savaşın yeni bir şeklidir.
Yapay Zeka ve Hedef Belirleme Süreçleri
KD: Özellikle İsrail örneğinde, AI destekli hedefleme sistemleri kullanılıyor. Bu sistemler, metadataları işleyerek hedefleri tanımlıyor ve karmaşık şehir ortamlarında, özellikle Gazze gibi bölgelerde, hedefleri tespit edip vuruyor. Ancak bu durum, hukuki ve etik açıdan ciddi sorunlar doğuruyor. Üstelik, bu sistemler önyargı ve hataları da içerebiliyor.
Hukuki ve Etik Problemler
KD: Artık sadece bir saldırının hukuka uygun olup olmadığı değil, algoritmaların önyargıları ve sorumluluklar da sorgulanmalı. Sistemlerin tasarımı, içerdikleri önyargılar ve hatalar sonucunda masum insanlar da hedef alınabiliyor. Bu durumda, uluslararası hukuk, yapay zekanın karar mekanizmalarına müdahale edilmesini ve sorumluluğun netleştirilmesini gerektiriyor.
Biyometrik Gözetim ve İnsan Hakları
KD: Gazze’deki tahliye sırasında gerçekleştirilen biyometrik tarama uygulamaları, insani yardım ve güvenlik gerekçeleriyle meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Ancak, bu uygulamalar, insanların hayatta kalma mücadelesi verdiği bir ortamda, kişisel mahremiyet ve insan hakları ihlaline neden oluyor. Bu yöntemler, gözetimin ve kontrolün giderek arttığı bir ortamda, dehşet verici bir araç halini alıyor.
Uluslararası Hukuk ve Gözetim
KD: Bu tür biyometrik uygulamalar, uluslararası sözleşmeler ve insan hakları hukuku açısından ciddi endişeleri beraberinde getiriyor. Güçlü devletler, bu uygulamaları, hukukun sınırlarını aşarak, kontrol ve dehumanizasyon politikalarının bir parçası olarak kullanıyorlar. İnsanların temel haklarını hiçe sayan bu çerçevede, hukuk ve etik yeniden tanımlanmalı.
Özel Sektör ve Savaşın Yeni Yüzü
KD: Günümüzde, özel şirketler de savaş alanında önemli aktörler haline geldi. Veri işlemeleri, yapay zeka geliştirme ve lojistik destek gibi alanlarda faaliyet gösteriyorlar. Bu durum, sorumlulukların belirsizleşmesine ve uluslararası hukukun yetersiz kalmasına neden oluyor. Devletler ve özel sektör arasındaki sınırların netleştirilmesi gerekiyor.
Geleceğin Savaşı ve Küresel Güçler
KD: Gazze’de yaşananlar, yapay zeka, otonom silahlar ve hukuki manipülasyonun birleştiği savaşın geleceğini gösteriyor. Küresel güçler, bu alanda rekabet halinde ve gelişmeleri yakından takip ediyorlar. Güney ülkeleri de, İsrail’in Gaza’daki uygulamalarını örnek alarak, kendi konumlarını belirlemeye çalışıyorlar.
Güney Ülkelerine Tavsiyeler
KD: Uluslararası hukuka mümkün olduğunca uyum sağlamak ve etik standartları gözetmek önemli. Ancak, aynı zamanda, bu hukukun güçler tarafından silah olarak kullanılmasını engellemek ve kendi bağımsızlıklarını korumak da kritik. Gazze’de yaşananlar, hayatta kalmanın hukuk, politika ve varoluşsal bir mesele olduğunu gösteriyor.
Gazze’de yaşananlar, savaşın geleceğinde yapay zekanın ve biyometrik gözetimin merkezi rol oynayacağını ortaya koyuyor. Bu yeni savaş biçimleri, hukuk ve etik sınırlarının yeniden çizilmesini zorunlu kılıyor. Güçlü devletler ve küresel aktörler, bu teknolojilerin sorumlu ve adil şekilde kullanılmasını sağlamalıdır.
Kaynak: Global Voices
Bu içerik CC BY 3.0 lisansı kapsamında Türkçeye çevrilmiş ve yeniden yazılmıştır.